“1,5 °C – BİR BUÇUK DERECE"

Nedir bu 1,5 °C? Dünyada yaşamın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi için eşik değerdir 1,5 °C. 2018 yılında, Birleşmiş Milletler’in kuruluşu olan IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) sonrasında yayınlanan “1,5 °C Raporu” ile hayatımıza giren bu tanım, dünyamızın sanayileşme dönemi öncesine göre 1,5 °C daha ısınması halinde geleceğimizin büyük tehdit altında olacağını ifade etmektedir. Günümüzden 11.000-12.000 yıl önce başlayan, iklimin belirli değerler ve düzen içerisinde seyrettiği dönem, içerisinde bulunduğumuz Holosen Dönem olarak tanımlanmaktadır. 18. yüzyıl içerisinde atmosferde sera gazlarının artmasıyla başlayan Antroposen Dönem ise insanlık etkisi ile iklim değişiminin yaşandığı dönem olarak tanımlanabilir. Antroposen Dönem’de Sanayi Devrimi ile birlikte insanoğlunun dünyaya olan etkisi en yüksek seviyelere çıkmış, yaşanan teknolojik gelişmeler enerji ihtiyacında ciddi oranda artışa yol açmış ve atmosfere daha hızlı salınan sera gazları ile yerküre daha hızlı ısınmaya başlamıştır. * Dünyamızın geleceğini tehdit eden ısınmanın ciddiyetini daha iyi kavramak adına sayısal olarak ifade etmek gerekirse; binlerce yıl süregelmiş, uygarlıkların ortaya çıkışından itibaren sadece 1 °C artan yerküre sıcaklığının 2100 yılına kadar 1,5 °C ile 5,8 °C arasında artması beklenmektedir. Ve beklenti bu kadar yüksekken, dünyada yaşamın sağlıklı bir biçimde devam edebilmesi için “havale eşiği” sadece 1,5 °C! Bu sınırın aşımı ile dünyamız adına geri dönüşü çok zor yıkımların yaşanması muhtemeldir. Peki, hükümetler bu 1,5 °C sınırını önemsemez ve sera gazı salınımlarını azaltmak için adımlar atmazsa ne gibi tehditler bizleri bekliyor, farkındalık yaratmak adına paylaşmak isterim. İklim değişikliği sonucu bozulacak hava koşulları, bulaşıcı hastalıklar ve diğer hastalıkların yayılımını değiştirerek ve hava kirliliğini artırarak insan sağlığını doğrudan tehdit ediyor. Günümüzde, hava kirliliği sonucunda tüm dünyada yılda ortalama yedi milyon kişi yaşamını yitiriyor. Dünya nüfusunun %95’i Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından önerilen sağlıklı hava özelliklerini sağlamayan bölgelerde yaşıyor. İklim değişikliği, astım ataklarına ve diğer rahatsızlıklara yol açan ozon kirliliğini artırabilir ve yoğun nüfuslu bölgelerdeki kirli havayı temizleyebilecek iklim sistemlerini zayıflatabilir. Artan sıcaklıklar ile birlikte yaşanması muhtemel kıtlık ve ağır hava koşullarının gıda üretimine zarar vermesi beklenmektedir. Ağır hava koşullarına uyum sağlanmadığı sürece küresel sıcaklıktaki her bir derece artışı dünyadaki mahsul verimini buğdayda %6,0, pirinçte %3,2, mısırda ise %7,4 oranında azaltabilir ve mahsulün besin değerini düşürebilir. Pek çok bölgede kuraklık gıda güvenliğini tehdit edebilir. 2 derecelik küresel ısınma bile 2050 yılında 84 milyon kişiyi açlık riskiyle karşı karşıya bırakabilir. Aşırı sıcaklık artışları ile orman yangınları, kutup bölgeleri ve okyanuslarda buzulların erimesi ile su baskınları ve erozyonların görülme sıklığı artabilir. İklim değişikliğinin, küresel ekonomiye büyük ölçüde zarar vermesi beklenmektedir. 2 derecelik ısınma bile pek çok ülkenin, özellikle yoksul ülkelerin ekonomik büyümesini yavaşlatabilir. İklim değişikliğinin en büyük sebeplerinden biri olan fosil yakıtlar, düşük karbon teknolojilerine göre daha az istihdam sağlar. Yoğun biçimde fosil yakıt kullanımına devam etmek istihdamda büyümeyi engelleyecektir. Balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği, okyanusların ısınması ve asitlenmesi sebebiyle hâlihazırda tehdit altında. Sıcaklıkların yükselmesiyle birlikte bu etkilerin daha da kötüleşmesi bekleniyor. 2050 yılında kentsel alanlardaki nüfusa 2,5 milyar insanın daha eklenmesi ve bu büyümenin %90’ının ise Asya ve Afrika kıtalarında olması beklenmektedir. Artan nüfus ile birlikte fosil yakıt tüketimli araç sayılarında da artış bekleniyor. Daha fazla fosil yakıt, daha fazla sera gazı emisyonunu ifade ediyor. İklim değişikliği ile birlikte yaşanacak kıtlık ve açlıkların, insani çatışma ve zorunlu göçleri beraberinde getirmesi muhtemeldir. Gıda ve temiz suya erişimin kısıtlanması halinde dünyanın birçok bölgesinde güvenlik problemi yaşanabilir. Yetersiz beslenmenin yanında zorlu çalışma koşulları ve stres ise dolaylı olarak insan sağlığını tehdit etmektedir. Okuduğumuz üzere 1,5°C sınırını aşmak Dünya’mızın geleceğini çevresel, sosyal ve ekonomik anlamda ciddi bir biçimde tehdit ediyor. Peki, Tüm Bu Kötü Senaryoları Nasıl Engelleyebiliriz? Yarınlarımıza daha kaliteli su ve denizlere sahip, daha temiz hava soluyabilen, daha sağlıklı insanların yaşadığı, kıtlık ve açlıktan uzak, daha fazla ekonomik büyüme ve istihdamın sağlanabildiği, güvenle yaşanacak bir dünya bırakmanın sorumluluğu ve bilinciyle; daha az sera gazı salınımı sağlayacak yaşam tarzına geçmeli, tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli ve bu noktada kaynak tasarrufu gözardı edilmemeli, özellikle su kaynaklarının ekonomik ve doğru kullanımı önemsenmeli, fosil yakıt kullanımını ve karbon emisyonlarını sıfırlamalı, yaşamın ve üretimin her alanında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını yaygınlaştırmalıyız. Daha temiz bir dünyada yaşamak çocuklarımızın hakkı olup, onlara daha sağlıklı bir gelecek sağlamak ise bizlerin sorumluluğundadır. Daha temiz ve yaşanabilir bir dünya hayaliyle, Yeşil Köşe’de önümüzdeki yazımda buluşmak üzere, sağlıkla kalın… Sidar Anıl Özalp